Sinema endüstrisinin dışından; evlerimizden, sokaklarımızdan, yani yanı başımızdan yükselen bu ses her geçen gün daha fazla kişiyi içine alıyor. Sokaklar set, herkes kendi filminin yönetmeni oluyor. Kamera ve bir ve iki ve üç ve motor… Herkesin kendi sineması bir yerlerde akıp gidiyor. Herkes bu sektörün bir köşesinden tutmak için elinde kamera çekecek bir şeyler arıyor.
1997 yılında Türk sineması Eşkıya filminin kazandığı ticari başarı ile Yeşilçam dönemini geride bırakıp seksen sonrası girdiği fetret devrinden çıkmış ve endüstri olarak ikinci yükselişine başlamıştı. Gene aynı dönemde Nuri Bilge Ceylan (Kasaba, 1997), Zeki Demirkubuz (Masumiyet,1997) ve Derviş Zaim (Tabutta Röveşata, 1996) gibi bağımsız sinemacılarımız bir sinema filmi için çok düşük bütçelere filmler çekmeye ve bu filmlerle yurt dışında ve içinde başarılar kazanmaya başlamışlardı. Sinema yeniden popülerleşmiş ve eskisinden daha ucuz bir sanat dalına dönüşmeye başlamıştı. Bu iki gerçekten zamanla bir sonuç doğacaktı.
Bu sonuca bakmak için Yeşilçam Sokağı’nı bir kenara koyarak daha küçük sinema alanlarına: Belki şu an oturduğumuz evin salonuna, kullanılmayan bir odasına, yan tarafımızdaki sokağa; yani yaşadığımız yere çevirelim kameralarımızı. Kamera dediysek öyle otuz beş metre filmle çalışanlarından değil. Her hangi bir dijital alet satan dükkânın vitrinlerinde bulunabileceğimiz DV, HDV ve benzer model handycam’ler…
Bir kamera, bir bilgisayar, bir internet
Sinema aşkı, Popüler olma isteği, büyük şeyler başarmanın arzusu, eğlenmek vs... Bambaşka nedenlerle filmler çeken ve internete sunan yeni nesil sinemacılar onlar. Bir kamera, bir bilgisayar ve filmlerini birilerine göstermek için uygun bir alan; internet yetiyor onlara. Oyuncuya gereksinim yok, herkes kendi filminin oyuncusu, başka oyuncu gerekti mi arkadaşlardan birileri çağırılıyor. Kurgu için koca aletler yok, piyasa da bulunan montaj programlarından (Hatta bu iş için bir Windows ile birlikte gelen montaj programı bile yeterli olabiliyor) biri seçilip ev bilgisayarlarında filmler kurgulanıyor, internet üstünden paylaşılıyor. Her çektikleri filmde amatörlüklerini biraz daha atılıyor her filmlerinde biraz daha yönetmen olunuyor. Herkes bir köşede kendi sinema yolculuğunu sürdürüyor.
Yeni nesil sinemacıların ev mamulü ucuz filmleri internet üstünde kendine uygun yerlerde izleyicisini bekliyor ve bu çeşit çeşit filmlerin hepsi de kendine uygun izleyiciyi eninde sonunda bir yerlerde buluyor. Bazıları sadece eğlencelik filmler çekip internetin en kapsamlı video paylaşım sitesi YouTube ve benzeri siteler üstünden insanlara sunmayı tercih ederken bazıları eğlenceden çok işin sanat kısmına eğilerek filmlerini daha çok sinemayla ilgilenenlerin bulunduğu benimsinemalarim.com gibi sitelere göndermeyi tercih ediyorlar. Birçok kısa filmi bünyesinde bulunduran bu site aynı zamanda şu an sinema piyasasında kendine yer edinmiş yönetmenlerin gençlik dönemi işlerini yeni nesil sinemacılara sunarak onlara bir çeşit eğitim sunuyor. Ve kısa film çeken ya da kısa film izleyen insanlar bu site üstünden birbirleriyle iletişime geçiyor birbirlerinin filmlerine eleştiride bulunuyor ve zaman zaman birlikte filmler çekiyorlar.
Gene başka bir grup yeni nesil sinemacı, kendileri için kurdukları internet siteleri üstünden filmlerini insanlarla paylaşıyor ve seslerini duyuruyorlar. Kadir Köymen (www.kkymn.com ) ve Babun Film (www.babun.org ) grubu belki de bunlar arasında ön saflarda gelen bağımsız internet filmcileri olarak görülebilir. Özellikle Kadir Köymen ucuza film mal etmek (çekim için gerekli alet ve edevatların imalatı ve montaj programı dersleri dâhil) konusunda birçok bilgiyi de içeren sitesinde kendi çektiği kısa ve uzun metraj filmleri, video klipleri ve diğer çalışmalarını insanlara sunuyor. Hatta isteyenlere boş DVD’lerini yollamak koşuluyla filmlerinin yüksek kalite kopyalarını da ulaştırıyor. Yönetmen sitesinden insanlara şöyle sesleniyor: “Hep film gönüllüsü oldum ve kendi imkânlarım dâhilinde bir şeyler çıkarmaya çalıştım. Amatör kalarak tümü ile bağımsızlığımı koruyarak. Kimseye hesap vermeden aklıma estiği gibi projeler üretmeye devam edeceğim.” Yine Beş Eksi Bir isimli elli sekiz dakikalık filminin yapım hikâyesini sitesinde şöyle anlatıyor yönetmen:
“Esas ana harcamaları yaptıktan sonra ve ekipmanı edindikten sonra bu film bize sanırım sadece 300 milyon gibi bir paraya mal oldu. Sanırım günümüzde hiç bir uzun metraj film 300 milyon gibi komik bir paraya çekilmiyordur. Biz bunu başardık ekip olarak. Hiç bir oyuncu film için para istemedi ve herkes elinden geleni yaptı. Herkes için unutulmaz ve kalıcı bir deneyim oldu. Ben film çekmeyi biraz daha öğrendim”
Babun Film çatısı altında toplanmış sinemanın içinden gelmeyen sinemasever bir grup, özellikle komedi, fantastik ve korku sineması üstüne filmler çekiyor ve sitelerinde yayınlayarak insanlara sunuyorlar. geçen yılın eylül ayında bilimkurgu türündeki son filmleri Hâkimiyet’i siteleri üstünden yayına sokan grup bu filmde iki ünlü oyuncu Şevket Çoruh ve Özge Özberk’le çalışarak seslerini internet ortamından yazılı ve görsel medyaya da taşımayı başardılar. Daha çok popüler sinema alanında filmler yapan grup, popüler kültürün içinden öğeleri de kendi işleriyle birleştirmeyi başarıyorlar. Hakimiyet adlı filmlerinin jenerik parçası olarak seçtikleri yeni neslin başarılı rock gruplarından Çilekeş’in Siyah adlı şarkısına filmle iç içe geçmiş bir klip çeken grubun klibi de televizyonlarda gösterildi.
Bunun yanı sıra belirli popüler internet ortamlarını kullanarak büyüyen ve ünlenen filmler de mevcut. Bunun da en güzel örneği olarak Barış Bayraktar’ın Pamuk Prenses 2 filmi görülebilir. Film Erkan Can, Akasya Asiltürkmen gibi tanınmış oyunculardan oluşan kadrosuyla ilk başta dikkatleri üstüne çeken bir proje olarak görülse de filmin asıl bu kadar ünlü olma nedeni filmin Ekşi Sözlük (www.eksisozluk.com ) denen internet platformu üstünden yapılan tanıtımı olarak görülebilir. Film site yazarları tarafından izlendi ve filmle ilgili birçok bilgi ve yorum siteye yazıldı. Dolayısıyla filmi bilmeyen birçok site kullanıcısı bu sayede filme ulaştı, izledi ve bu hızlı yayılışı sayesinde film, kısa sürede birçok gazetede ve televizyon haberlerinde de göründü. Filmin yönetmeni bu yirmi dakika civarı kısa filminin popülaritesiyle bir anda ilk uzun metraj filmi için bir yapımcı bile buldu. Yönetmen bu filmi çekerken kamerayı ödünç almış; oyuncular da bu kısa film için gönüllü olarak oynamışlardı. Yönetmen filmi toplamda 300 Yeni Türk Lirası gibi bir paraya mal etmişti. Bu para Kadir Köymen’in ikinci uzun metraj filmi Beş Eksi Bir’in maliyetine yakın bir değer.
Hasat vakti, Festival Zamanı
Hasat vakti, Festival Zamanı
Gene bu çeşit ucuza mal edilmiş filmler, kısa film festivallerinde ve film festivallerinin kısa film programlarında gösterilme şansları bularak kendilerine sinema salonlarında da yer buluyorlar. Yurt içindeki festivalleri aşıp yurt dışında da birçok sözü geçen festivallerde gösterilip, ödüller alan filmler de mevcut. Geçtiğimiz yıllarda British Council tarafından düzenlenen kısa film yarışmasının birincisi olan Nesimi Yetik’in Annem Sinema Öğreniyor adlı filmi Türkiye içinde birçok ödül almanın yanı sıra yurt dışındaki önemli festivallerde gösterilme şansı buldu ve bu festivallerden birinden Berlin Film Festivali’nden bir ödülle döndü. Nesimi Yetik’in kendisi ve annesinden oluşan oyuncu kadrosu ve bir mini DV kamera yardımıyla çektiği film minimalist sinema anlayışının son dönemlerdeki güçlü bir örneği. Gene, bugüne kadar birçok kısa film çeken ve geçtiğimiz yıl ilk uzun metraj filmi Gomeda’yı çekmiş bulunan Tan Tolga Demirci’nin; Gökçe Pehlivanoğlu’nun, Mehmet Bahadır Er’in ve adını burada yazmadığımız birçok kısa filmcinin de yurt dışında aldığı ödüller, filmlerinin gösterildiği uluslararası festivaller mevcut. Bu yönetmenler bir yandan Türk Sineması’nın adını yurt dışında duyururken bir yandan da kendileri için sinema sektöründe yer açıyor, evlerindeki setlerden gerçek setlere taşınmaya başlıyorlar.
Sinema endüstrisinin dışından; evlerimizden, sokaklarımızdan, yani yanı başımızdan yükselen bu ses her geçen gün daha fazla kişiyi içine alıyor. Sokaklar set, herkes kendi filminin yönetmeni oluyor. Kamera ve bir ve iki ve üç ve motor… Herkesin kendi sineması bir yerlerde akıp gidiyor. Herkes bu sektörün bir köşesinden tutmak için elinde kamera çekecek bir şeyler arıyor.
Yorum Gönder