SON DAKİKA

24 Ekim 2008 Cuma

Metin Erksan'dan Bir Garip Film

Filmin Dvd Kapağı

Metin Erksan... Bir yandan Susuz Yaz gibi Berlin Film Festivali ödüllü bir Türk Film klasiğinin yönetmeni, diğer yandan Türk işi Şeytan'ın yönetmeni (Ki kendisi bu konuda konuşmak dahi istemediği rivayet edilir). Bir yandan darbe döneminde olaylara neden olan komunist film damgası yiyen Yılanların Öcü'nün yönetmeni (Ki kendisi filmi yasaklanınca Cemal Gürsel'e filmi izletip filminin gösterimini sağlamıştır.) diğer yandan Aşık Veysel ile ilgili film çekmeye gittiği sırada Aşık Veysel'in görmediğini bilmeyecek kadar çocuk ve bunu rahat rahat söyleyecek kadar açık sözlü... Bugün burada bir yönetmenden çok onun kendisi kadar garip, kendisi kadar etkileyici bir filmini: "Sevmek Zamanı"nı anlatacağım sizlere...

Yıl 1965. Yani Metin Erksan bir sene önce Susuz Yaz'ı çekmiş durumda. Türk sinemasında Yeşilçam'ın o klasik etkisinin yüksek derecede aşk ve ihtiras dolu filmler çektirdiği Ayhan Işık'lı yani jönlü yıllar bunlar. Yönetmen sineması kavramı bizim ülkeye neredeyse girmemiş durumda. Diğer yandan 60 darbesinin sonrası Türk sinemasında yükselen ve içine Metin Erksan dahil Halit Refiğ gibi bir çok yönetmeni de alan Toplumsal Sinema dönemi de başlamak üzere. İşte böyle bir dönemde Metin Erksan bir film çekmiş. Adı Sevmek Zaman'ı. Başrollerinde Müşfik Kenter ile adı -en azından benim için- pek de duyulmamış Sema Özcan var. Buraya kadar her şey normal görünüyor. Ama filmin konusuna geçmeden önce filmin kendisinin kısa bir öyküsünü anlatmak sanırım iyi bir başlangıç olacak bu bir garip filmi anlatmak için.

Sevmek Zamanı filmi hiçbir zaman ticari gösterime girmemiş, sinemalarda kendine yer bulamamış bir film. Bir kaç kez TRT2 ve bir kaç kez de özel kanallarda gösterilme şansı bulmuş. Benim elimeyse şans eseri karıştırdığım bir ucuz VCD standında geçti. Gerçekten de filmin VCD'sinin arkasında da yazan bu "hiçbir zaman ticari gösterime girmemiş bir çeşit kült film" ifadesi beni etkileyince filmi aldım ve izledim. Ve anladım ki bu film neden gösterime girmemiş ya da neden hakettiği ilgiyi görmemiş.

Gelelim artık filmimize filmimizin konusuna. Filmin konusu Fars edebiyatında örneklerine rastladığımız bir "surete aşık olma" hikayesinin beyaz perdeye yansımış hali. Boyacılık yaparak geçinen Halil (Müşfik Kenter) yaşlı ustasıyla birlikte çalışmaya gittiği bir köşkte gördüğü fotoğrafa aşık olur ve fotoğraftaki kadını görmek için sık sık gizlice bu yazlık köşke girer ve fotoğrafın başında vaktini geçirir. Fakat bir bahar günü arkadaşlarıyla köşke bir ziyaretçi fotoğrafın asıl sahibi kız Meral (Sema Özcan) çıkagelir. Halil'in bu olağanüstü aşkına aşık olan Meral Halil'le birlikte olmak istese de Halil fotoğraf ile arasına Meral'i sokmak istemez...

Bu hikaye belki de Türk sinemasında eşine fazlaca rastlamadığımız bir hikaye evet. Oldukça başarılı, şiirsel bu hikayeye görsel olarak da doyurucu ve müthiş şiirsel sahneler eşlik ediyor. Bazen izlediğiniz şeyi Tarkovsky ya da Antonioni filmlerinden bir sahne sanmak bile mümkün oluyor. Gerçekten bu yönüyle Türk Sineması adına eşsiz bir film Sevmek Zaman'ı. Belki sadece bu yönlere sahip olsaydı Susuz Yaz'ın yakaladığı başarının benzerini de yakalayabilirdi. Ama gelelim bu filmi garip yapan şeylere.

Filmin bu Yönetmen sinemasından fırlamış halinin üstüne -sanırım ticari olarak da başarı kazansın amacıyla- bir beden küçük gelen bir kıyafet giydirilmiş. Filmin bu şiirsel havasına Türk Filmlerinin genel kötü adamı imajında kıza aşık bir Başar ve klasik Türk filmi zengin babası da işin içine girince film o müthiş imajını bir miktar kaybediyor. Hadi bunlara da eyvallah belki denilebilir ama bu karakterler ve hikayenin kurgusu bazı yerlerde o kadar garipleşiyor ki sürrealizm havası esiyor neredeyse. Zengin Baba'nın uzun kızımı istediğiyle evlendiririm tiradıyla başlayıp bir anda anlamsızca klasik zengin kız babası gibi kızımı mutlu edebilecek misin söylemleri, Halil'in kızı görmek için gittiği bir mekanda geldiği yoldan dönmesi gerekirken sırf dayak yemek için Kıza aşık olan Başar ve arkadaşlarına doğru gidişi. Bu olay sonrası Meral'in Başar'ın arabasına anlamsızca binişi, anlamsızca inişi ve anlamsızca çıplak ayaklı yürüyüşü ve herkesin istediği kişiyi istediği anda hiç mekan problemi çekmeden buluşu filmin kurgusal acayiplikleri. 

Ve bu acayiplik filmin sonunda o müthiş şiirsel sahnenin de havasını söndürüyor. Filmin sonunda Halil'in babasıyla konuşan Halil gurur yapıp Meral'i terk edince Meral Başar'la evlenmeye istemeye istemeye razı oluyor. Bu haberi gazeteden gören Halil bir mağazadan gelinlik giymiş bir manken'i ve o aşık olduğu fotoğrafı alıp bir kayıkla suya açılıyor. Bu müthiş şiirsel sahne esnasında evlenmekten vazgeçen Meral da koşarak geliyor Halil'in yanına ve birlikte kayığa binip açılıyorlar. Manken gelini ve resmi sulara gömerek mutlu bir portre çiziyorlar. Ama burada Metin Erksan usta nasıl bir şey düşünmüş bilmiyorum ya Başar adlı kötü karakter -ki kendisi gerçekten üstün özelliklere sahip. Misal Halil'i o dağın başında nasıl buldu hala bilmiyorum ilk seferinde- elinde bir sniperla çıka geliyor ve kayıktaki iki mutlu aşığı vuruyor. Yaşlı adamın çığlıkları ve Başar yaptığı şeye üzülürken film bitiyor. Biz de ekrana baka kalıyoruz.

Son bir not olarak filmin başrolündeki kadın oyuncu da "R"leri söyleyemeyerek Yeşilçam'da bir başrol oyuncusunda görülmeyen bir imaj sunuyor bize ve Müşfik Kenter'in müthiş oyunculuğunu da es geçmemek lazım...

Dedim ya Metin Erksan'dan Bir Garip Film bu Sevmek Zaman'ı. Zaman zaman insana müthiş bir deneyim sunarken zaman zaman da abuk sahneleriyle güldürüyor. Ama belki de bu özellikleri yüzünden kült bir film oluyor Sevmek Zaman'ı. Bu yüzden de izlenmeyi sonuna kadar hak ediyor..

Bu da sniperlı sahnenin afişe işlenmiş hali

Share this:

 
Designed By OddThemes & Distributd By Blogger Templates