Yaz ayları geldi dedim ya bir önceki yazımda, bu yaz aylarının kerameti bu yazıda da devam ediyor. İşte yazın yapılacak başka bir aktivite, film çekmek. (Bir öncekinde izliyorduk şimdi çekiyoruz... Ne oluyor lan!)
Başlıktan da anlaşıldığı gibi bu sefer ki konumuz kısa filmler olacak. Kısa Film aslında böyle bir şey olmasa da dünyada bizim ülkemizde daha çok üniversite öğrencilerinin, gençlerin sanat dalı gibi görünür. Bu yüzdendir ki en çok kısa film çekilmeye müsait zaman yaz aylarıdır. Okul yoktur dert yoktur tasa yoktur. Ki bugüne kadar toplamda beş kısa film çekmiş/çekmeye çalışmış bir dost olarak üç filmimi yaz aylarında çektim.
Şimdi isteğim yeni filmimi çekmenin arefesinde, kısa film çekmek üstüne olan deneyimlerimi paylaşmak sizlerle.
Başlıktan da anlaşıldığı gibi bu sefer ki konumuz kısa filmler olacak. Kısa Film aslında böyle bir şey olmasa da dünyada bizim ülkemizde daha çok üniversite öğrencilerinin, gençlerin sanat dalı gibi görünür. Bu yüzdendir ki en çok kısa film çekilmeye müsait zaman yaz aylarıdır. Okul yoktur dert yoktur tasa yoktur. Ki bugüne kadar toplamda beş kısa film çekmiş/çekmeye çalışmış bir dost olarak üç filmimi yaz aylarında çektim.
Şimdi isteğim yeni filmimi çekmenin arefesinde, kısa film çekmek üstüne olan deneyimlerimi paylaşmak sizlerle.
1. Başlangıç - Öncelikle kendinizi ikna edin
Başlamak bitirmenin yarısı derler. Bu klasik tabir kısa filmler için de gayet geçerli. Bir kısa film çekmeye inanmadıkça o cesareti içinizde hissetmedikçe başlayamazsınız. Sürüklenir durursunuz şöyle olacak da çekeceğim böyle olacak da çekeceğim. Eğer bir de ilk filminizse yandınız bu çekeceğim fiilindeki gelecek ifadesi gelecek de bir gün gelecek tadında ömür boyu sürebilir. Çünkü asıl korku nereden başlayacağını bilememek ve rezalet bir iş çıkarıp arkadaşlar arasında alaya alınmaktır.
Şimdi size altın kuralı söyleyeceğim, rezil olun. İlk filminizin bir şaheser olacağı inancını içinizde taşıdığınızdan eminim ama her şey inançla olsaydı ÖSS'yi çalışanlar değil türbeye gidenler kazanırdı. Bu yüzden bulun buluşturun bir kamerayı ve senaryonuzu yazıp çekin. Sonra oturup izleyin beğenmeyin, kimse beğenmesin. Ama emin olun bir gün gelecek en çok o filmi izleyip güleceksiniz lan ben ne çekmişim diyerek. Nereden mi biliyorum, her Allah'ın günü yapıyorum.
2. Senaryo (Aslında ilk adım bu mu olacaktı ne?)
Kararımızı verdik diyelim kesin çekeceğiz bir film ama ne çekeceğiz? İşte en can alıcı nokta da budur dostlar. Bu işe başlayan herkes şu cümleyle başlamıştır sanırım (En azından bir yığın tanıdığım var)
- Olum (Evet oğlum değil) bi film çekcem böyle rüyalar, gerçekler insanları şok etcem ŞOK!
Kilit kelime demek ki neymiş ŞOK
Şimdi deneyimler eşliğinde bir devrik cümleyle üstteki cümleye karşılık veriyorum
- Dikkat et de tüm filmi etme BOK
Efendime söyleyeyim ilk filmime rüyalar gerçekler süpriz son ihtirasıyla tutuşmuş bir yeni yetme Tarantino, Guy Ritchie, Robert Rodriguez kırması; yani bilumum popüler sinema türünü tek bünyede toplamış mutfak robotu tadında başlamış biri olarak tüm işi bok ettim evet.
En iyi anlattığımız şey bildiğimiz, yaşadığımız şeylerdir. Bense ilk filmimde (hatta ikincisinde de) bilmediğim sularda yüzmeye çabaladım. Ne oldu? ayakları yere basmayan sıkıcı bir hikaye ve bir o kadar sıkıcı bir film çıktı ortaya. Halbuki biraz daha baksaydım etrafıma. Yönetmen Robert Rodriguez'i dinleyip elimde olanların filmini çekseydim belki daha parlak bir giriş yapmış olurdum sinemaya: Onun elinde gitarı, kaplumbağası ve kasabası varmış Rodriguez de bunların filmini çekmiş. Bense sanki elimde rüyalar, gerçekler, süpriz sonlar vardı da bunun filmini çektim. E ne oldu? Gayet açık, iyi bir film olmadı.
Ha olmaz mıydı, elbette olabilirdi böyle başarılı filmler de yok değil ama sonuçta ben başaramadım. o yüzden önerim elinizde ne varsa onun filmini çekin. anneniz mi var, annenize göre yazın senaryoyu. bir çiftlik eviniz mi var ona göre yazın ya da bir apartmanınız mı var ona göre yazın. Karakterlere göre oyuncu seçme lüksüne sahip değiliz çoğunlukla bu yüzden oyunculara göre karakterler yazmak başlangıç için daha mantıklı bir yaklaşım.
3. Oyuncular
Az önceki başlıkta da değindik aslında oyunculara. Ne demiştik hemen lise öğretmeni edasında tekrarlayalım "Karaktere göre oyuncu seçme lüksümüz pek, yok o yüzden oyuncuya göre karakter yazalım senaryomuzda"
Ama burada asıl söylemek isteyeceğm şey başka. Bizler neydik, amatör yönetmenlerdik. Yani elbette film çekerken hepimiz bir Nuri Bilge Ceylan edasına bürünüp çekiyoruz; ki öyle olmalı ekibimize güven vermeliyiz ama şu da bir gerçek ki bizim gibi yeni yönetmenler hele ki ellerinde handy-cam, film çeken yönetmenler pek de ciddiye alınmıyorlar ne yazık ki. Herkes senden ışıklar, mikrofonlar omuz kameraları bekliyor. İşte burada artık asıl anlatacağım şeye gireyim uzatmadan. Eğer ki profesyonel oyuncularla çalışmayı düşünüyorsanız vazgeçin. Çok iddialı oldu evet ama vazgeçin.
Gelelim nedenlere: Oyunculuğu gerçekten meslek edinmiş insanlar bu işi bilirler. Özellikle tiyatro oyuncuları bu bahsettiklerim. Ve bu kişiler senin benim gibi yeni yetme yönetmenler "Abi şöyle oyna" dediğinde tamam bile dese genel de (Bakın herkes diyemem ama benim denk geldiklerim böyleydi) kendi bildiklerini yaparlar.
Peki ne mi olur?
Senin yarattığın karakter o oyuncunun ellerinde heba olur oyuncuya göre şekillenir hikayen biter gider. Bir filmimde ağır başlı güzel bir kız olarak yazdığım karakter filmin sonunda Avrupa Yakası'nın Selin'i tadına bir tiki kıza dönüşüp çıkmıştı mesela.
Bu yüzden en azından ben artık eşimden dostumdan kişileri seçiyorum, onlara göre senaryo yazıyorum ve oyunculuk derdinden büyük oranda kurtuluyorum. Burada bir diğer küçük önerim de senaryoda ne kadar her cümleyi yazmış da olsan, genelde bilgisayar başında yazdıklarımız pek bir yapmacık cümleler oluyor. Burada da oyuncunun doğacına izin vererek bu sorunu aşmak sanırım en kolay yol oluyor.
4. Mekansal Problemler
Şimdi efendim başlık pek de açıklayıcı değil aslında. Burada söylemek istediğim ışıktır, sestir vesairedir. Bu tip şeylere de genel de sahip kişiler olmuyoruz biz amatörler. Bu yüzden mesela size şunu kolayca söyleyebilirim:
SENARYOLARINIZ GÜNDÜZLERİ GEÇSİN.
İlla gece bir sahne yazacaksanız da ya bol ışıklandırma yapın ki her zaman iyi sonuç vermez ya da gündüzleri perdeler yardımıyla akşam üstleri gece ortamı yaratmaya çalışın ki bu da pek yeterli sonuçlar vermez.
DEMEK Kİ NEYMİŞ GECELERİ GEÇEN SENARYOLARA BİR SÜRELİĞİNE HAYIR
Ses konusunda da aynı sorun elbette mevcut. Dışarı ortam çekimleri bu yüzden hep risk taşıyacaktır. Gerek devamlılık açısından gerekse çekimler sırasındaki seslerin diyalogların duyulmasını engellemesi açısından. Peki çözüm ne? Elbette basit genel olarak sessiz ortamlara göre senaryolar yazacağız.
Sokakta geçecekse bile sessiz bir yer seçeceğiz. Ama benim tavsiyem ilk adımda kapalı mekanlarda geçen şeyler yazıp-çekmek olacak gene de.
5. Motor Demeden Önce
Elbette bunlar aşılamayacak sorunlar değiller ki tek aşma yöntemi de elbette ki benim yöntemlerim değil. Aslına bakarsanız deneyip yanılarak her şeyi görmek en iyisi sanırım. Kötü film çekeceksiniz emin olun ama iyi film de çekeceksiniz bundan da diğeri kadar emin olun.
Eveet... Hepimize başarılar ve tekrarlıyorum:
İyi olan Kazansın
Yorum Gönder