SON DAKİKA

1 Şubat 2009 Pazar

Sancılı Bir Film: Güz Sancısı



Tomris Giritlioğlu 2001 yılından beri bir film çekecekti ve adı Güz Sancısı'ydı. Yılmaz Karakoyunlu'nun (Ki Salkım Hanımın Taneleri de; yani Tomris Giritlioğlu'nun bir önceki filmi de gene aynı yazarın kitabından uyarlamaydu( O zamanlar başrollerinde Emre Kınay vardı. Sonra proje ertelendi, bir süre ortalardan kayboldu gitti. Biz de unuttuk. Halbuki ortalamaya vurursak iyi bir filmdi Salkım Hanım'ın Taneleri Türk sineması için. 

Sonra yıllar geçti, Tomris Giritlioğlu ve dönem filmi sevdası dizilerde can buldu (Çemberimde Gül Oya, Hatırla Sevgili, Kara Yılan vesaire) Ve bir baktık yeniden ortaya çıkmış eski bir sevda: Güz Sancısı. Biz de bu merakla gittik ve izledik. Tıpkı Sinan Çetin'in sekiz yıllık filmi Romantik gibi çocukluk yıllarımızdan (Ergenlikten bile evvel yani) bir anıydı bu film.

Gittim ve izledim filmi bugün. İki arkadaşımlar. Umutlu bir andı o benim için. Fakat iki saate yakın süre sonundaysa bir hayal kırıklığıydı geriye kalan. Şimdi dönüp bakacağım filme ve bakalım neler bulacağım:

Bir Dönem Filmi maskesi altında Olmamış bir aşk filmi

Bir röpartajında Yılmaz Erdoğan'a şöyle bir soru gelmişti:

"Yazarak var olmaya çalışan birine neler tavsiye edersiniz?"

Yılmaz Erdoğan'ın cevabıysa şuydu:

"Bi kere bunun dunyanin en zor mesleği olduğunu bil eger yazının icadından beri yazılmış şeylere ekleyecek bir şeyin varsa muhakkak yaz yoksa bosver."

Bu sözün filmimizle ilgisi ne diye sorduysanız gelelim şimdi Güz Sancısı'na.

6-7 Eylül Olayları. Tarihten kara bir sayfa. Nazım Hikmet'in "Senin Ana rahmine düştüğün gün Milletimin en kara günüdür" dediği dönemin başbakanı Adnan Menderes'in ülkedeki gayrimüslümlere karşı düzenlediği bir komplonun hikayesidir. O günler çok da fazla bilinmez bir 12 Eylül ya da 12 Mart gibi. Ama son zamanlarda eskisinden daha çok bilinir olduğu da aşikar. İşte Yılmaz Karakoyunlu bu günleri anlatan bir kitap yazmış Güz Sancısı adında. Kitabı eleştirmek bana düşmez zira okumadım o yüzden kitabı direk bir kenara koyup devam edeceğim. 

Ve madde madde yazarak özetleyeceğim:

1- Bir dönemi anlatmaya çalışan bir film Güz Sancısı. 6-7 Eylül olaylarında olanları anlattığını söyleyen bir film. Yılmaz Erdoğan'ın sözlerine uyan bir yazarlık buraya kadar her şey. Ama gelin görün ki 6-7 Eylül'ü kendine dönem seçmekten ileri gidemeyen ucuz ve bir o kadar da olmamış bir aşk hikayesi. Film boyunca 6 -7 Eylül olaylarını bekleyenlerdenseniz beklemeyin, çünkü 6 -7 Eylül filmi bitiren bir olaydan fazlası değil. Yani o ana kadar olanları herhangi bir döneme atın sonuna Maraş Katliamı'nı koyun gene aynı film olur gene aynı etkisizlikte olur. Yani yazının icadından beri yazılmamış bir şeyin yazının icadından beri sürekli yazılmış bir hikayeye yenilişinin hikayesinden ilerisi değil bu.

2 - Söylemek istediği bir şeyler gibi görünen ama toplamda hiçbir şey söylemeyen bir senaryonun filmi Güz Sancısı. Hatırla Sevgili tadında dipnotlarla dolu ama o dipnotlar olayla bağlantı kurmaktan çok uzakta.

3 - Beren Saat'i baş rol oyuncusu edinmiş bir film Güz Sancısı. Tamam bu kadın güzel, ben de beğeniyorum ama oynayamıyor. Bu filmde gene daha iyiydi ama bu sefer de rum yapmışlar kızcağızı ne dediği anlaşılmaz olmuş. Filmi izlemek kadar eziyet ediciydi Beren Saat'in konuştuğu sahneler.

4 - Akmayan bir film Güz Sancısı. Olay yokluğunda ilerlemeye çalışıyor. Büyük görünen Çatışmalar bile kendisiyle çatışmaktan ileri gidemiyor.

5 - 6 -7 Eylül'ü bir piyesten daha fazla yansıtamayan bir film Güz Sancısı. Tüm o sahnelerde olmadık bir şeyler vardı. Tüm olay yağmadan ileri gitmiyor, tüm yağmalar da sanki oraya önceden konmuşum der gibi duruyordu.

6 - Kötü yönetilmiş bir film 6 -7 Eylül. Tamam zor sahnelere sahip ama bu kadar da duyarsız ve olmamış çekilemezdi o yağma sahneleri.

7 - Kısacası amacına ulaşamamış, ulaşmak için de çok bir şey yapmamış bir film Güz Sancısı. İzlemesi de zor, izledikten sonra hiçbir şey anlatmamış olduğunu görmesi de zor olan bir film.

Tomris Giritlioğlu belki iyi bir yönetmendir, iyi niyetli de sayalım hadi kendisini ama bu film 6 -7 Eylül olayları nasıl bir kara lekeyse tarihte tıpkı onun gibi bir kara leke yönetmenin filmografisinde. Sancılı bir film yani.

Share this:

Lee Van Cleef dedi ki...

bu blog takip ettigim ender bloglardan biriydi ama zamanla yazilar azalmaya basladi ve bir ara hic birsey yazmadiniz, biraz once bookmarkta ne var ne yok diye bakarken goze carpti hemen tikladim, gene baslamissiniz, cok sevindim , ozellile zenith i okumaktan buyuk zevk aliyorum, daha sik yazman dilegiyle.
sevgiler.

zenith dedi ki...

Merhabalar...

Öncelikle çok teşekkür ederiz yorumların için. Evet bir süre yazamadık buraya aslında hala da tam rayına oturtamadık eskisi gibi yazmak adına sitenin belki biraz daha güzelleşmesini düşündüğümüz için şekle takıldık sanırım. ama evet tekrardan yazmaya başladık ve devam ediyoruz... Umarım kısa süre içinde yeni yeni ve daha sık ve bol yazacağız.

Tekrar teşekkürler... Görüşmek dileğiyle...

 
Designed By OddThemes & Distributd By Blogger Templates