SON DAKİKA

20 Nisan 2009 Pazartesi

B(tipi)ağımsız bir korku filmi: Splinter


Oldum olası zaafım vardır b filmlere. Zombi filmleri, Canavar filmleri vesaireler... Hepsini anlamsız bir zevkle ve vakit ayırarak izlerim. Sanırım bu filmlerin hiçbir şey düşündürtmeden aldığı vakti geçirtme özelliğinden kaynaklı olsa gerek. Ama bu zaafım bazen kötü sonuçlara da yol açmıyor değil.

Bugün haftanın ilk günüydü. Sinemaya gitmek için yola çıkma nedenim Reha Erdem'in Hayat Var'ı -eğer sinemanın derebeylerine boy eğmediyse ve hala bir yerlerde gösterimde kalmayı başardıysa - onu izlemekti. Ama gel gör ki çoktan sinema salonları mevsimlik işçilerine yol göstermiş, her sene Amerikan'ın bağrından kopup gelen Holivud filmi diye tabir edilen şaheserlerle dolup taşmıştı. Malum yaz göründü, Amerikan endüstri sineması işini bilir edayla ağır toplarını ve ağır toplarının yancısı kötü filmlerini salonlarımıza yollamışlardı. 

Bu şanssız dönemde ve bir de buluşmam gereken biri olması nedeniyle ben de saati en uygun filme yani Splinter'a(Türkçe meali Kıymık) bilet aldım. Filmle ilgili bir fikrim yoktu ama ucuz bir korku filmi olduğu daha afişinden kendini belli ediyordu. İlgimi çeken de bu olmuştu sadece. İyi ve boş vakit geçirme imkanım vardı. 

Girdim salonuma, zaten benden başka dört beş kişi vardı ve bunların hepsi de kanları sinema salonunda aşk tazeleme, biraz da libido arttırma meraklı gençlerle doluydu. Ne işim vardı benim burda ya bir kere kafaya koymuştum yalnız başıma sinema salonlarını ziyaret etmeye (Ara sıra esiyor böyle. Bir filme tek başına gitmek ve kimsenin sesini duymadan o karanlıkta filmi izlemek. Bu da o esintilerden biriydi).

Film başladı. Epey de iddialı başladı. Görüntüler fena değil, atmosfer iyiydi. Ta ki bizi filmin ana kahramanı garip yaratıkla karşılaştırdığı sahneye kadar. Zira o an anladım bu filmin bir Amerikan Bağımsız Filmi olduğunu. Çekimler iyiydi iyi olmasına ya efekt yapacak güç olmadığından yaratığı oldukça kısa ve bize birşey anlatmaz şekilde gösterip geçtiler. Ve film tam anlamıyla başladı.

Bağımsız Amerikan filmleri tarzı ne olursa olsun yaratıcı oluşlarından kazanırlar. Testere serisinin ilk filmi bunun en büyük örneğidir. Bir B film olarak doğmuş (yaklaşık 10 milyon dolarlı bir B film olduğunu söyleyelim ama. Bizde bu parayla film çekmek müsrüflüktür :) sonradan bir fenomene dönüşüp kan-revan pornografik korku mitini beyinlerimize yerleştirmiştir. Ama bu film bir kere baştan kaybediyordu. Romero abimizin ilk filmi The Night of The Living Dead'le (Tabi western zamanlarında yaratkısız şekilde bu konsept kullanılmıştır. Bkz: Rio Bravo) başlayan yaratıklar/zombilerle sarılı bir mekanda sıkışıp kalma fikri filmimize başından işlemişti. Sonra bu tip filmlere bir farklılık getiren, her ne kadar bir zombi filmi olmasa da vampir filmi olan senaryosu Tarantino imzalı, Robert Rodriguez filmi From Dusk Till Dawn'ın meşhur kanun kaçağı, rehine ilişkisi de filme on beş (bilemedin yirmi) dakika içinde eklenmişti. Aslında biraz da efektleri kuvvetli olsa ve bize bu saçma yaratığın bir mantığı olduğunu gösterse belki daha izlenir kılınırdı film. Ama bu dakikadan sonra senarist madem hikaye başladı kaptırıp gidelim demiş olacak ve yönetmen de ulan bu kadar efekti yapamıyoruz bari hareketli, dan dun görüntüler eşliğinde milleti gerelim, araya da korku pornografisi tadında bol et ve kan koyabilirsek koyalım demiş. Ve Splinter, bizdeki adıyla Kıymık doğmuş.

Filme Screamfest 2008'de bol da ödül vermişler. Üstelik ödüllerden biri de efekt ödülüymüş. Neresine vermişler merak etmekten başka bir şey yapamadım. Ayrıca en iyi filmi de bu almışsa diğerlerinin vay haline. Baştan sona iyi bir film olacağı varken kötü bir film olmuş Splinter. Ed Wood D. Junior'ın dediği gibi detaylar seyircinin dikkatini çekmez mantığıyla hareket etmişler ve ustaları gibi kaybetmişler.  

Bir de ucu açık bir sonla bitirilmiş film. Sanırım bu Bağımsız Film yönetmenlerinin sendromu olsa gerek Amerika'da. Filmi çektik, ödülü aldık, izlettik de millete. Şimdi siz bana para verin ben daha çok efektli daha kaliteli ama hiçbir zaman ilki kadar bile yaratıcı olmayan bir devam filmi çekeyim. 

Neyse efendim. Film bitti, Jenerik bitmeden kalkmak "Annem Sinema Öğreniyor" kısa filminden beri adetim değildi, bu sefer kalktım ve çıktım salondan. Temiz bir hava aldım. Bir cigara yaktım. Beklediğim kişiyle filmin belirli geçiş anlarında mesajlaşmıştık sinemanın önüne gelecekti. Geç kalmıştı. Telefonumu çıkarıp aradım. Bu filmde benim için mazide kalan bir b film oldu. 

Esenlikler dilerim...

Share this:

Adsız dedi ki...

Ηi, itѕ nіce article regarding media ρгіnt, wе аll undегstаnd media is а impresѕіve souгce of facts.


Αlѕо νiѕіt my homeρagе:
browser game
Feel free to surf my web blog - defense power

Adsız dedi ki...

I'm impressed, I must say. Seldom do I come across a blog that's both equallу еduсatіve аnԁ amusing, and let me tell you, уοu've hit the nail on the head. The problem is something that not enough men and women are speaking intelligently about. I am very happy I came across this in my hunt for something relating to this.

my web-site ... Strategy Game
Visit my page flash video

Adsız dedi ki...

For lаtest іnfoгmation you hаve to gο to ѕee world-widе-web
and on the web I fоund thiѕ site as a beѕt site for most
up-to-dаte updateѕ.

Αlso visіt my site :: Seopressor Version5

Adsız dedi ki...

I enjοy reaԁing an artіcle thаt will
make pеoρle thіnk. Also, mаny thanks fοr allowіng for me to
commеnt!

my ωeb ѕite; Wedding Dresses

Adsız dedi ki...

Enjoy Home Décor Programs On Meal Network

my blog Panasonic PT-AE7000

Adsız dedi ki...

Sweeping Islam Uncomfortable by The show biz industry

My webpage :: promenade

 
Designed By OddThemes & Distributd By Blogger Templates